Bir toplumun düşünsel hayatında, ezberleri tersyüz etme cesaretini gösteren isimlerin ö- nemli bir yeri vardır. Çünkü dikkat çekici dü- şünsel sıçramalara neden olan aykırı isimler aynı zamanda sorgulama zahmetine girmedi- ğimiz, geleneğin üzerini örttüğü birçok ezberi- mizi bize bozdurttukları gibi toplumlara da kendilerine alışkın olmadıkları başka aynalar- dan bakma fırsatını sunarlar.
Türk toplumuna alışkın olmadığı aynalardan bakma ayrıcalığını sunan düşünürlerden birisi- dir İdris Küçükömer. Küçükömer’in Türk dü- şünce hayatındaki yeri tam da bir put kırıcının, egemen paradigmaya karşı çıkan, biz kimiz sorusunun peşinden giderken yalnızlaşan, dü- şünsel kamplardan dışlanmış bir entelektüelin yeridir. Biz kimiz sorusuna verilen, özgün ya- nıtlardan bahsettiğimiz zaman İdris Küçükömer ile birlikte akıllara öncelikli olarak Cemil Me- riç, Atilla İlhan, Kemal Tahir, Şerif Mardin, Sencer Divitçioğlu, Nurettin Topçu ve Mehmet Ali Aybar gelmektedir. Bunlara başka i- simleri eklememiz mümkün, ancak yeni isim- lerle listeyi uzatsak da, ortak bir özellik kendini yenilemekten başka bir şey yapmayacaktır. Bu isimlerin yanında yer alacak her ismi de farklı yapacak olan biz kimiz sorusuna verdikleri yanıtların yanı sıra, bu topraklarla olan ilişkileri ve bu ilişkinin bireysel bir maceraya dönüşmüş özgün dillenişi olacaktır. Çeviriye dayalı ente- lektüel bir hayata, kendi sesleriyle kimlikleriyle bu ülkenin renkleriyle katılma istekleri, ver- dikleri yanıtların günümüzde geçerli olup ol- mamasından çok daha önemlidir. Burada Ke- mal Tahir’in bir saptaması dikkat çekicidir. Tahir, bir toplumun içinde debelendiği zorluk- ların nedenleri tarihin derinliklerinde bulundu- ğu gibi, kurtuluşunun yolları da, tarihinin de- rinliklerinden gelir demektedir. (Tahir 1992: 21) Bu bağlamda ülkenin tarihiyle bağlantılı her türlü politik çaba, Türkiye’nin hem politik hem de entelektüel hayatı için atılmış olumlu bir adım olarak değerlendirilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder